Birbirini tanımayan, hasbelkader ortak bir lisan bulmuş, farklı kıtalardan çocuklardık. Birinin adını sormak ayıptı, gerçi kimsenin aklına dahi geldiğini sanmıyorum. Bir gün tanışıp kahve içmek hevesiyle yapmadık hiçbir şeyi. Sadece benzer cümleler kurabildiğimiz insanlar, istediğimiz iğrençlikleri tefevvüh edebileceğimiz bir ortam, doğrunun olmadığını hatırlayan bir cemiyet, hasılı hürriyet istiyorduk.
Devam ediyor hürriyet iptilamız. Uzaktan, çok uzaktan siren sesleri gelmeye devam ediyor. Sokak boyu yürü bak, sen ilerledikçe sana yaklaşmayacak sirenler merak etme. Sorma yeter, sorma "Neden" diye. Yol üstünde bu lafı vird edinmiş, ileri geri sallanan çılgınları göreceksin. Hiçbirinin yüzü kızarık değildir. Şişelerine de karışma, kimsemiz tecavüzkarane sapıtmaz. Böyledir çünkü hürriyet: Kendinin de başkalarının da hürlüğü o sapıtmayıştadır biraz. Biraz da sokaktaki bu çeşitlilikte. Gör, çünkü, o çılgının yanındaki adamı izle. Tanışmıyorlar bile. Hem ağzından çıkan köpük değil dumandır. Tanrısında yakınıyor ikisi de, lisanları farklı sadece.
Devam ediyor hürriyet iptilamız. Bunun için, dünyanın her yerinde bir ahlaksıza sövebilmek için ne olmayacak lisanlar çalışırız! Ben, yani bendeniz, hendeseden anlarım biraz naçizane, diğerinin olmayan dünyalar olur tuvalinde. Hukuka dair tetebbuatımız, cehlin prangalarından istiklal içindir. Tabiat kanunlarını da aynı iştiyakla, aynı motivasyonla çalışırız.
Sözlerimin kıyısında köşesinde, ne zaman arasa, arayan biri için bir manifesto gizlidir. Devam ediyor hürriyet iptilamız. Belki yalnızca güzelliğin esiri olmaya meraklıyız. Muvakkat, muhayyel, oyunlu, çalımlı bir esirlik.