23 Haziran 2018 Cumartesi

Yalnızlığa Dair

    O saraylarda yaşayan müsterih adamın söyleyecek neyi var ki. O umursamaz adamın… O hayalperest, o gâyesiz adamın içinden ne çıkabilir ki.

    Ama silahlansa birisi, koparsa o kimsesiz adamın uzuvlarını bir köpek gibi, belki ağlar o adam kay gibi, belki öfkelenir yâr gibi. İçinden hiçlik dökülür o değersiz adamın aynı diğer herkes gibi.

    Ya da yine silahlansa birisi, bu sefer sözleriyle. Etse peykân u lâfân ile cânu müştâk, eh yani gözüyle sözüyle âşık etse bu kuş gönüllü adamı, yalnız duruşuyla bakışıyla, o kemâletiyle değil yani, acaba dünyâlar mı dökülür o silahlının oklarıyla delik deşik olmuş kuşun bağrından bir hazine sandığı gibi, yoksa bu fakir adamın gönlü mü cevherdir de elde kalanlar değersiz elmas kırıkları olur.

    O anlatacak deryâları olan ve onlar için saatlerce konuşan adam, sonuçta hiçbir şey anlatmaz ya laf işte, kitaplar yazsa yalnızlığı üzerine o sayfalar davacı olup hesap sormadıkça kim karşı gelebilir ki ona, hele de o yüzlerce sayfayı dolduran adamın fikrini dolduran "O" bu sayfalara bakmazken bile.

    Öfkelenme, kaç! Mahalleler, şehirler, ülkeler, dünyâlar, doğumlar, ölümler gör. Göremezsen kendi ölümlerini yarat ama işleme. Başkalarından, özellikle de devletten yemek alacak kadar onursuz değilsin. Git burdan.