Tamam tamam, temme!
küsuf: Güneş tutulması ve
husuf: Ay tutulması.
kifaf: Lügat'te "Yaşamaya yetecek kadar rızık" denmiş. Muhit de "nâsa ihtiyacı keff ve meneyleyecek kadar rızık ve maaşa ıtlak olunur" demiş. Kifafı nefs olarak kullanılıyor daha çok.
kata: Sami "dilimizde aynı anlamda katar kelimesi varken şivemize uymayan bu ecnebi lafları niye kullanıyoruz ki?" diye soruyor. Ben de sürekli bir elim çenemde "Abi ne gerek var bunlara..." modundayım.
töz: Bunun için Kamus'ta toz'un galatı olduğu söylenmiş. O da bugün "kulak tozu" lafında biliniyor. Yani bizim felsefecilerin "Varlığın asla değişmeyen cevheri, künhü" falan anlamında kullandıkları kelime aslında "kulak arkasındaki çukur yer" demek :p
ımızganmak: Lügat'te "uyuklamak, ayakta uyur duruma gelmek" ve "(ateş) kararıp sönmüş gibi bir durum almak"denmiş. İngilizcesi smoulder olur ki mmhh.
yülümek: "Tıraş etmek, fazla tüyleri kazımak." Bunun gibi anadolu Türkçesi fiilleri çok hoşuma gidiyor.
tülemek: "Tüyleri dökülmek, tüy değiştirmek." Anifül beyan ile aynı kabilden.
mükarebe: Kibirlenme demek aslında. Fakat özelleşip "Bir tartışma veya münazarada haksız olduğunu bildiği halde sürekli konuşarak muhatabını alt etmeye, susturmaya çalışma" anlamı kazanmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder