14 Nisan 2024 Pazar

Sünnetullah Nedir?

    Ah Tanrım, ben bu yazıyı 28.03.2023'te yazmışım... En sonda görebileceğiniz üzere bu çok daha uzun bir argümantasyonun daha girişi olmak amacıyla yazılmış bir yazıydı. Fakat şimdi yeniden baktığımda tek başına, blogdaki diğer yazılar müstakillen ne kadar anlamıysa o kadar, anlamlı olduğunu sanıyorum. Eh, paylaşılmış dursun madem; iyi seyirler diliyorum!
 

    Evvela, Türkçede takındığı hoş tali anlamlardan sarfınazar, sünnet kelimesinin aslında "adet; yaratılış, tabiat" gibi anlamalara geldiğini -kaynak olarak Kamus'ul Muhit'i vererek- belirtelim. Neredeyse bir terim olarak kullanılan sünnetullah ise "Allah'ın adeti, karakteri" anlamına gelirken daha çok "Allah'ın koyduğunu kanun ve nizam" olarak anlaşılmış -ki bunu da Kubbealtı'ndan aldım-. Kader lafzının kendisini "Kainattın kanunları, yani ki fizik kuralları." şeklinde anladığı görülen Yaşar Nuri de, aynı zamanda Muhammed İkbal'i tanık göstererek- "Yaratıcının tavrı, tarzı, davranış biçimi" ve daha kısaca "kader" ifadeleriyle sünnetullahın manasını özetlemiştir diyebiliriz. 

    Ben, gayet yersiz bir şekilde İslami bir bakışla kimi teolojik problemlerin çözümleriyle uğraşmaktan keyif alan biri olarak, bu kavramın bazı sorulara cevap olabileceğini düşünüyorum. Belki de en hoş ve benim de, o yaşlarda yapacak daha iyi bir şeyi olmayan her diğer ergen gibi, ortaokul yıllarında yetersiz din bilgisi hocalarıma sorduğum örnek herhalde "Tanrı, kendisinin kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi?" çocukça istifhamıdır. 

***
İstitrat
    Bu aşamada çok dikkate değer olduğunu düşündüğüm bir vakayı vurgulamak isterim ki verdiğim örnek kabilinden soruları bazı insanlar gülünç derecede çocukça veya daha kötüsü aptalca bulurken, başka birtakım insan da "Ah işte azizim, şöyle bir çocuğun dahi aklına gelebilecek soruları düşünmüyor bu millet!" şeklinde neredeyse tazim ediyorlar! Bu iki kliğin de tümden gerizekalı olduğuna inanmıyorsak -ki böyle bir tavır ancak başka bir yazının konusu olabilir- yapılması gerekenin her zaman karşımızdakinin de doğru akıl yürüttüğü hüsnükabulüne sahip olmak gerektiğine inanıyorum. Bundan sonra güzel oynayın olur mu sevdiceklerim, öpüyorum. 
***
    
    Çok açık ki, en azından İslami bir bağlam kabul edildiğinde -zira hangi tanrı telakkisiyle ilgili konuştuğumuza karar vermek zorundayız-, bu "sorun" tamamen Allah'ın isimleri, yani ki iddia edilen sıfatları ile ilgildir. Verilen örnek "Kadir" isminin özçelişkili görünen doğasıyla ilgilidir ve bendeniz çözümünün "Tanrı öyle bir şey yapmaz." demekten ibaret olması gerektiğini düşünüyorum. Zira kendisinin, bizim bilgisine layık görülmediğimiz, bazı yöntemleri ve tercihleri var ve diğer sıfatları ve özellikleri de gözönüne alındığında açık olmalı ki bu adetinden kimsenin onu caydırmaya gücü yetmiyor. Şu hâlde "Tanrı 'yapamamamsı gereken bir şey'i yapabilir mi?" ve benzeri sorular aynı "Evrenin dışında ne var?" gibi manasız ve düşük sorular olmuş oluyor. Tıflane bir merakla size böyle bir şey soran veletlerinizi "Evrenin dışında bir şey yok yavrucuğum, evren zaten her şey demek; bir şeyin illa içi ve dışı olması gerekmiyor; siktir git Aristo mantığını Antik Yunan'a götür." ve benzeri laflarla terbiye edebilirsiniz.

***
İstitrat-ı Şahsi
    Kontrol altındaki depresyonum elle tutulur hiçbir şey ortaya koymama müsaade etmediği için bu istitrattan evveli kısım kadar bir yazı hazırlayıp bıraktım. Asıl bahsetmek istediğim konuya girişin dahi tamamı ortaya konmuş olmadığından asıl meseleyi de aradan geçen birkaç gün içinde unuttum. 





12 Nisan 2024 Cuma

Türki-i Basit

Yılları ve yolları;
Şehirleri, devirleri
Harcadım denerken

Olmadı, utanamadım
Seni sevmekten


    İnsanca, pek insanca şiirler. Ve hayli basitler. Bırakınız basit kalsınlar.


***


Ne süpernovalar ne yüzünde çiçekler var
İki gözde huzur ve elinde saadet var


    Şu sıralar İlyada'yla haşır neşir olduğumdan aklım daha klasik vezinlere gidiyor sanırım. Bunu söylerken direkt Homer'in veznini çaldığımı dahi sandıydım. Fakat yok, Türk şivesine uymuyor bence daktiller. O yüzden, fark bile etmeden, antidaktiller (anapest deniyor aslında ama antidaktil daha düzgün bi tesmiye bence) ile yazmış oldum. Hafızam beni iki yüzlü yanıltmış ki pentameter kullandıydım heksa yerine... Neyse, sonuçta Aşil'in öfkesini anlatmıyoruz biz de!
    Ayrıca antidaktillerle konuşmanın, benim gibi remel bahrine aşina biri için ne kadar tabii olduğu açık olsa gerek.