6 Ocak 2022 Perşembe

Mani

     Yine bir nevi sinirle geçiyorum yazının başına. Bu sefer daha iyi kestiriyorum sanırım öfkemin nişangahını: Yaşamama mani her şeye buğzediyorum, hepsinden nefret ediyorum tüm ruhumla. Bu kakımam da her kelimemle teşeddüt ediyor, saklamaya mı çalışıyorum hislerimi bu kuytu köşe kelimelerle? "Evet!" diye kalgıyor içimde Vurgun'un vakur sesi, hoppa tıynetiyle bütün tenakuzuyla: "Öyle süslemek, öyle yaldızlamak lazım ki hisleri ve bahsedilen her şeyi; o özünden hiçbir şey görünmemeli. Yüzümüzdeki makyajın rengarenkliğinden çehremizin çirkinliğinin seçilmemesi gerektiği gibi, sözlerimizin üstündeki çiçeklerden kendi dehşeti görülmemeli." Vurgun korkutuyor beni. Benim görmediğim şeyler görüyor baktığı her yerde. Bazen en ücrada buluyor güzeli, hayran oluyorum ona, kıskanıyorum da sanki, bazen de birkaç bacağı kopmuş bir karıncaya celbediyor dikkatimi ki selbediyor böylece bütün keyfimi. Benim duymadıklarımı da duyuyor sanırım o. Her şeyi duyuyor sanırım o. Filtresiz, kontrolsüz her şeyi... O yüzden böylesi deli.

    Fakat nefretim diyorduk ve böyle hislerden bahis açılınca anılması gereken tek isim Oğuz'dur. Ah Oğuz ki zihnimin bilmem hangi köşesinde medfundur. Ölenle ölünmez, bunu üçümüz de biliyorduk fakat öldürenle ölmüştü Oğuz. O öldüğünden beri kimse alaycı bakışlarla, tek kelime etmeden, vazgeçirmiyor beni bunun gibi anlaşılmaz satırlar neşretmekten. Ve böyle zamanlarda bir kez daha aklıma geliyor bana Oğuz'u boğazlatan. Sormak istiyorum, "Öldüren, peki, öldürülür mü?". Cevabı olumlu haykırıyor zihnimde onun hatırası fakat öyle tövbe etmiştim ki küt bütün bıçaklarım. 


    İşte üç beş satır daha manime eklenecek. Biliyorsun, tüm fikirlerim kelime oyunlarıyla dolu. Fakat sonunda itiraf etmek zorundayım, varlığımın sesimin ne kadar çıktığına değil, ne kadar duyulduğuna bağlı olduğunu. Kimsesiz bir ormanda, bana benzeyen binlercesi arasında devrilen ulu bir çınarım. Yalnızca beni işiten olursa ses çıkartırım. Çünkü sanmıyorum ki benim kurduğum bir fikir varlığımı tasdik edebilir. Evrenin tabiatı gereği, diğer her şey gibi varlık da rölatif değil midir? 

    İşte bu yüzden lalettayin bir hanımefendiye, bilemiyorum neden böyle, diyorum ki "Öylece hakkettim ki ismini kalbime, bunun klişeliğine bile acıyasım gelmiyor senin bir yanın sever diye." ve tazime başlıyorum Sürud-i Tabistan-ı Diğer'i, Avdet'i, Asiyab'ı ve gerisini... 

    Kabul. Hepsi bir aksiseda için. Tüm uzanmalarım, sözlerimi bana geri duyuracak bir yankı için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder