7 Kânunusani
Adın adın yağıyor kar
Adım adım peşindeyim aşkın
Efendim böyle bir şey olsun şiir, bırakın
***
Bir hastalık ben olmak
Muhteşem bir iptila
***
Bir kedi gibi seviyorum seni
Saçlarını araştırırken parmaklarım
Gözlerinde mırnar bir kısılma
Belli belirsiz bir tebessüm
Amaçsız, sebepsiz bir sevme
Mecbur olduğumuzdan
Bir kediyi sevmek ıztıraridir
Nankör, isteksiz bir kediyi
***
Kimse bir kavga şarkısı olmayan sözler bağırmamalı
Kimse kavga etmek için bağırmamalı
İçin'lere karşıyım: Her şey mecburen olmalı
***
Şiir olmasa da veciz bir ifade olarak şu da kayda değer: "Önemli bir şeyler kaçırma korkum pek yok. Sanmıyorum ki yokluğumda kayda değer bir şey yaşansın. Sessiz bir orman yangını."
***
Dışarıda kalmışlık, aidiyetsizlik, kabul edilmemişlik...
İnsanın kalbinden türeyen hastalıkları hiçbir cerrah ameliyat edemiyor.
Kimse çarpmadı alçılı koluma, acılı yüzümden sormayın
Yalnızca kırık olduğunu hatırladım
Öyle derinde ki yaralarım, toprak atarak üstüne kapatamıyorsun. Aynı anda o kadar yüzeydeler ki, hatırlamaya bir ayna kifayet ediyor.
***
Sızlamakta zihnimde o muazzez hatırası
***
Kararsın, kararsın kararabildiğince
Bir gözümde kibrit birinde kutup yıldızı
Büyersin, büyersin büyerebildiğince
Göz kapaklarım kadar küçüktür devler
Yere batsın yaşım, bize hep yanlış şeyleri övdüler
Bir ruha katiler de dokunur
Hezeyanlarıma dokunmayın, hep yanlışları gördüler
Her yer keşke ve zatenlerle dolu
Sormayın adımı, hürriyetime güvensizim
Verdikleri notu pek abartılı buldum
Düşersin, düşersin bakma gözlerime
Uygun adım, tek sıra olun
Kapatın dilinden anladığım şarkıları
Havayı makineleşmiş müzikler sarsın
Kesin koparın mühendis yerlerimi
Cerrahımın laboratuarında kavanozda bir beyin kalsın
Göğerdi ateşim harından
Kahretsin
KAHRETSİN
***
Evsizliğimi düşünmeden reddettim mirasımı. Gerçi tercihim var mıydı bilmiyorum, asla sormadım, sormayacağım. Bir zaman sokaklarda yattım, bar sahipleriyle dost olup tramvayların peşinden koştum. Zengin görünümlü sarışın bir piçi soydum. Benden tek artığı nüfus kâğıdıydı; kıskandım, memleketine saydım.
Sarışın piçi havaalanına kadar takip ettim. Uçağına almadılar beni, semada sicim gibi rotasını seyrettim. Ufukta kaybolduğu istikamete doğru azmettim. Önce otogarlar, sonra kütüphaneler boyunca peşinden seğirttim. Etrafımda mülevven ağaçlar veya satır araları ile sürüklenirken bir an durup fikrettim: Bunu, bunu ben seçmedim...
Kaybolduğumu kabul ettiğimde gece çökmüştü. Hiçbir dostum güneşin ne yönde söndüğünü hatırlamıyordu. hatırlasa da anlatamazdı: Unutmuştuk aynı lisanı -Beceriksiz bir reveransla afili bir laf sıktım sarışın piçin dilinde; hiçbirimiz anlamadım.- Işık aynı ışıktır diyip ay'dan aradık yolumuzu, kandırdı bizi hâlesiyle; koptuk, iyice kaybolduk.
Burada "Refîki bir sarışın gence ittika ederek / O geçti: süslü, şetaretli, nazlı, şuh melek" hatırlanmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder