Bilge'nin Tegayyürü
Bilge, bir çocuktu insan olmayanların
dünyasında on beş yani insanın insan olduğu yaşta. Yüzünü yıkadıktan sonra
aynadaki yansımasını gördü. Kulaklarına baktı. Upuzun içi pembe dışı gri
rengiyle eşek gibi kulakları vardı. Hatta gibisi fazla bildiğin eşek
kulaklarıydı onlar! Sınavlardan kötü not alınca hep böyle olurdu. Okuldaki o
baykuş onlara hep bağırırdı.
Sokağa çıktı. Okul yolunu tuttu yine ve
yolun karşısındaki inşaatta çalışan eşekleri gördü göz ucuyla. Hemen
kafasındaki eşek kulaklarını gizledi utançla. Onu gören yaşlı bir pars yanından
geçerken "Merak etme yavrum eğer sen okur çalışırsan başımızdaki tazı
sayesinde şu eşeklerin haline düşmezsin." dedi ve bir cevap beklemeden
gitti. "Ne tazısı be!" diye düşündü Bilge. O adam kesinlikle bir
domuzdu. Aklına okulda arkadaşlarıyla siyaset konuşurken teninin pembeleşmesi
ve kuyruğunun çıktığını hissetmesi geldi. O an konuşmayı kesmişti dönüştüğü
şeyden korktuğu için.
"Haberleri izledin mi? Şu üniversitede
yine kavga çıkmış. Bozkurtlarla develer birbirine girmiş." dedi Bilge'nin
arkadaşı Mehmed. O bir sivrisinekti ve sağda solda ne işitmişse anlatırdı
arkadaşlarına. "Rektör ne demiş bu konuda? Gerçi o karga yalnız parasına
bakar. Umursamamıştır bile yaralanan öğrencileri." dedi Bilge. Mehmed
başıyla onaylamakla yetindi.
Bu bozkurtları da yalnız kendileri sever.
Alem düşman olmuştur onlara ve
bundandır özellikle ,garip bir
aksanla konuşan, tilkilerin onları besleyip durması. Tilkiler artık acuna hükmediyorlar. Kral aslan yaşlandı ve öldü. Onun koruyuculuk yaptığı bozkurtlar da tilkilerin nazarında aynı
akıbete layık.
Bilge eve dönerken yolda iki tane sırtlan gördü. Yüzlerindeki rahatsız edici gülümsemeyle yolun karşısında yürüyen bir atı
izliyorlardı. Bir anda atıldılar o yöne doğru sırf kımız almak için. Bu keşlerin hayattaki tek şeyi içtikleri alkoldür. İçkiye paraları kalmadığı vakit sarhoş eden
diğer maddelere sarılırlar. Tehlikeyi fark eden dişi at kurtulmak için koşmaya başladı ama sırtlanlar önce başlamıştı koşmaya ve zavallının iki
yanını sararak ona kaçış şansı
bırakmadılar. Bilge durumun ciddiyetini anlar anlamaz atın yardımına koştu ve
tam o sırtlanlarla boğuşurken ara sokaklardan birinden iki bozkurt çıkageldi. Bozkurtların gölgesinden bile dehşete düşen sırtlanlar korku içinde kaçıştılar.
"Sen kimsin çocuk? Dost musun düşman
mı?" diye sordu bozkurtların daha iri olanı. Bilgenin daha sonra öğreneceği üzere adı Fırat'tı. Bilge olayı anlatmak için ağzını açmıştı ki dişi
at "Ah çok sağol küçüğüm. Belki sen zaman kazandırmasaydın bu yiğitler gelip beni
kurtaramayacaktı." diye teşekkür etti. Bunu duyan Fırat, Bilge'yi kendi örgütlerine almak
istediğini söyledi. Öteden beri bozkurtlara büyük saygı ve ilgi duyan Bilge bu teklifi reddetmedi ve takip eden 2 ay
onlarla yürüyüşlere gitti, sohbetler etti ve daha niceleri.
Fakat her geçen gün onlara benzediğini fark etmiyordu.
Bilge uyandı. Yüzünü yıkamak için yataktan çıktı ama
direkt yere yapıştı. Ne olduğuna bakmak için yere baktığında dört
ayak üstünde olduğunu gördü. Hemen boy aynasına döndü ve koyu gri
kıllarıyla, üstünde durduğu dört ayağıyla, uzun dişleriyle tam bir bozkurta dönüşmüş olduğunu gördü. Dünyası yıkldı bir an. Koşarak Fırat'ın yanına
gitti. Fırat onu görür görmez "Vay kardeşim sen de artık bizden
birisin!" diye selamladı onu. Bilge "Hayır!" diye bağırdı.
"Hayır ben sizden falan olmak istemiyorum. Ne bozkurt ne eşek ne domuz ne
de başka bir şey. Ben sadece insan olmak istiyorum. Sadece insan…"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder