Yitirdiğim her şeye karşı içimde, büyüklü küçüklü, ateşler oluşmuştu. Artık, eskiden beni harlayıp ellerimi sıcacık yapan bu ateşler, har söndü. Yitirdiğim her şeye karşı bir ateş söndü içimde. Ateş kıymetli bir şeydir; onunla yaratmıştır dünyayı Rab Tanrı, anlatmamış mıydım sana hiç daha önce?:
"İptida hiç vardı." der bazıları, aldanma. Birazcık daha hikaye kovalarsan "Söz vardı."yı duyarsın. Onlar da haklı değiller: Kaos vardı iptida; kirletilmemiş, saf bir gürültü. Yalnızca evrenin, varlığın içkin kargaşasınca üretilebilecek bir rastgelelik. Beyaz bir gömlekteki anlamsız kirin kendisi, gömlek daha yok. Bu gürültüye söyledi Rab Tanrı. Hiç olmayacaklıktan ve her şeyin olacağından ateş çıktı bu söylemeyle. Şekillenip evren olacak şeyin her zerresinde müteharrik bir har...
O ateşten bir parça aldı Rab Tanrı, aynı diğer parçalar gibi öz iradesiyle hareket etmesini sağladı o parçanın. Öz iradesiyle dönmeye, toparlanmaya başladı o parça ve onun da parçaları bu devre iştirak ettiler an-kasdin.
Sonra feleklerin yanışı artık başka bir yanışa tebdil olunca, yavaşlayıp başka bir temevvüç kazandığında parçaların yalazları, Rab Tanrı gözlerini kapattı. Böylece aynı onun istediği gibi hürren, serazad, çıplak bilek gezmeye başladık dünyada. Senin, benim ateşimizin yanışı farklı olduğundan ilk gürültüden daha uzak seslerimiz. Fazla düzenli, esansımıza aykırı muttarit hecelerimiz; duvarlarla, çatılarla sarılı gecelerimiz.
Buraya ateşten birkaç kıvılcımı gözlerine, külünün karasını saçlarına ve akını yanaklarına dökmekle ilgili birkaç laf sıkacaktım ama hayatımın bağlamı buna uygun değil :p
Esirgediğin nazarından çıkar gelirdi ateş
Kıvılcımın hadekandan saçılmasıydı nazar
Zülüflerinle örülmüştü taze terdi ateş
Bir ay çiçeği, bakışından taraf alırdı zülüf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder