-"Sana neden Sitare diyorum biliyor musun?" diye sordu Yalım usulca ve Kardan'ın sorar
bakmasını bile beklemeden devam etti. "Gökyüzündeki güneşi düşün önce, sonra onu kaybettiğini. Ama korkma sakın, yalnızca gece olmuş. Öyle kararmış ki sema ve öyle terk etmiş ki
seni mâh, sırtını yere verdiğinde gözlerinin açık olduğundan emin olamıyorsun. Öylece uzanmışsın, odaklanacağı hiçbir şey yok felekte ve gözlerin avare
geziyor çaresiz. Bir de bu
kadar metruk olmadığını düşün. Göğün rengini
kaybettiği o kara zamanlarda en azından bakabileceğin bir nokta olan bir yıldızın olduğunu farz et. Öyle seviyor ki seni, Güneşten bile ziyade sana
olan sevisi. Zira Güneş seni korur gibi görünürken dahi seni kolaçan eden o küçük yıldız, günün gücü söndüğünde de orada bekliyor olur. Gecende, her şey
karardığında, hani o gördüğünden şüphe ettiğin vakitte, gözüne ışık olur o
yıldız. Belki yeryüzünü tümden aydınlatamaz hatta önünü görmene dahi yardım
edemez ama hâlâ görebildiğini ve görecek güzel şeyler olduğunu gösterir sana.
Ammavelakin; sen düştüğün zulmeti aydınlatmayı düşünmez, yalnız gözüne düşen
yegane o yıldız ışığının peşine düşüp gözünü bir ân dahi ayırmadan onu
seyretmeye başlarsan gözlerin yorulur zamanla. Öyle ki görüşün bulanıklaşır
belki ve o kara gökteki tek dostunu da kaybedersin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder