9 Aralık 2020 Çarşamba

Tanıtış

Günler sonra şimdiden,

Veya aylar, yıllar, iyonlar

                   artık sen söyle zamanı,

Dikdörtgen bir kutu, demirden

İçinde her nevi element

                         altın, silikon, tungsten!

Elektronlarda bir heyecan var,

                                 ironik bir

                                         pozitiflik.

Her an bir şimşeğe öykünüp

Her an bir gök gürültüsüyle

Bir sübyanın

          uykularını kaçıracak gibi,

Her an bir YILDIRIM sanki

Her an bir denizciyi

                  yıldıracakmış gibi.

Eski zaman ezgileri

                              guşunda müterennim

Evvel, ahir ezgileri

                              bir bütün şimdi!


İşte bu heyecandan

                doğan bir cereyan;

Can veriyor yeni bir akla,

Yaratılanın yarattığı

İnsanın tanrıcılık oynadığı

                            yeni bir mahluka.

Hakkını veriyor sonunda lise müfredatı,

Logaritmik denklemlerle inliyor

                                       haber kanalları.

Bir mühendis diğerine döndürüyor delirgin gözlerini

                                    karşılarında bir canavar;

                                    nükleer bir reaksiyon gibi

                                    saman alevi gibi,

                                    bilmem kaçıncı yüzyılda islamiyet gibi

                                                                 kahretsin en yayılgan

                                                                                  en saldırgan

                                                                                  en buyurgan ne varsa

                                   işte onun gibi büyürken

                                   hırçın,

                                   öfkeli

Başardık, diyor mühendis, elde ettik TEKİLLİĞİ!


                                                                                                               birinci babın sonu.

19 Kasım 2020 Perşembe

İstifham

Omzundaki busemden
Ve yüzündeki tebessümden
                               anladım
                                       uyandığımda
Mecnunun bir hakaret kelimesi olduğunu
Kays aklını yitirdiğinde
                      aşkından
                      kimsenin ona âşık olmadığını

Bir hayali deraguş için dua ettiğimde
Tanrı'yı utandırdığımı hissetttim. 
Fakat yüzüme vurdu
                     yüzsüzlüğüm
Gözlerine dikilirken bir hayal için
                 yalvardım.
Kabul olduğunda dualarım,
                    Beş paralık mutlu olmadım...

20 Ekim 2020 Salı

Sihr der-Kahve

Kahvede sihirli bir şey var.

O muazzam kokusu, bitter tadı;

Köpüksü dokusu, kafeinli hazzı;

Sıcağı, soğuğu; çoğu, azı

Yüzünden değil!

Öyle bir sihir ki bu,

Ona içkin değil.


Hep biz söyledik diye onun bu efsunu 

Hele bi' duradursun romantizmin efsusu

Öyle hâlik biliriz ki bizler hûşu

Kün fe-yekün hem tasa hem huşû

28 Eylül 2020 Pazartesi

Gurup Vakti

Yaşamak en güzel bu saatlerde olur
En güzel dizelerini bu saatlerde düşünür
                                                     bir şair.
Bir âmâ gün batımını hayal eder
Müezzin evlerine dağıtmadan çocuklar,
                                  pek güzel gülüşür.
Güneşin veda dolu tebessümü
Kimine yarınki vuslatı hatırlatır,
Kimine dünkü hüznü...
Günün aşırı ışıltısından imtina,
Tünün kasvetli karanlığından haşyet ederken
Birkaç saat huzur değer ruhuma.
Şiir okumak isterim dostlarıma
Yaprak halen aydınlık,
Karanlık halen ırak,
Arkadaş halen yakınken.
Fakat her seferinde gece illaki çöker
Tabiatıdır sohbetin ve aşkın ki muhabbet
                                                 illaki biter!
Yalnız tan vakti dinlenen bir adamın katline
                                                   gurup yeter!

Ölçü

._._ ._._ ._._ ._._
._._ ._._ ._._ ._._
._._ ._._ ._._ ._._

._._ ..__ ._._ .._
._._ ..__ ._._ .._ 

Gayri Edebî İçdökme

Bir adam gördüm
İlk kez askerde tuttuğu
Sonra ruhsatsızca ona buna doğrulttuğu
Pistolü kadar adam
Ve "silahı" sandığı
Orası kadar muktedir
Yarmağınca âli
Yardımınca enayi

Bir kadın gördüm
Kocası kadar insan değil
Kalçasından fazlası değil
Şu ilham saçan masmavi eflake değil
İkrah saçan mavi kutusuna dikilmiş gözleri
"Dendi" ve "dedi" ile dolu sözleri

Anlamıyorum
Bir insan görüyorum
Sarılasım geleceğine
Midem kalkıyor




Bunlar pek kıymetdar şiirler değiller aslında. Benim o demlerdeki dünya görüşümü aksettiriyorlar yalnızca. İstifçi kişiliğim taayyün ediyor belki ama fayda görüyorum bunları saklamakta

Eylül Ayazı

Bu karlı şehre lanetler ederek,
Anayurdumdan yakınarak
Kalpsiz ozanlar iline gidiyorum.
Havası soğuk buranın,
İnsanı ondan beter.
Esmer tenli, kıvır kıvır saçları, cilveli bir kadın
İşte şair bir ruha tanıtılmamalı bu kadın
Gülüşünün altında yatan
O sivri dişleri,
Saçları örgülü bir bakirenin merhametini
Paramparça edesi.
O sivri dişleri...

Fatura çıkışmadı bu ay ama dert değil.
Birkaç gece üşümüş,
Binkaç sefer hapşırmışız ne yazar beyim?
Bir iki fikir var kafamda
-Bilirsin beni-
İki kuruş girsin cebime perişan ederim
O metal parçalarını.
"Gülüşür şöyle şakalara
Bu üşütken günleri anarım"
Derdim
Öyle derdim ama beyim
Hiçbir plan söylemiyor
Dünü nasıl getiririm.
Şömine başında "gülüşebilirsem" ısınır içim
Tek başıma
Bir deftere anlattığım şakalarlaysa
O ateşin içine atlasam
Yine üşürüm
Ben;
Üşüyorum beyim,
Üşüyorum...
09.09.19







Eylül ayında nereden gelmiş bu serdî bilemedim. Üşütmüşüm zahar. 

10 Mayıs 2020 Pazar

Ciddiyete Dair

"Zelzeleler ve çığlıklarıyla halkın
Handesi hep tezahür eder o hâkin"


Dudaklarıdır dağlar dünyanın
Ve bir tebessüme teşebbüstür
Depremler...

Hayattaki en gülünç şey budur:
Çiftçinin masumiyetine tapar şehirli
Ancak yenmekten gurur duymaz bulgur...

Yenmek için değildir hiçbir meyve,
O namakbul seksapelin daniskasıdır
Kuşların birbirine yaptığı işve.

Bizim için var olmamış dünya.
Yaşayalım diye kurulmamış böyle.
O yüzden ha gerçek ha rüya,
Çok ciddiye almamak gerek öyle!

1 Mayıs 2020 Cuma

Gecinden

Ve ellerimi açıp dua ettim Tanrıya:
"Eğer varsan" dedim "yâ yüce Allah,
Ben kâfirin kıldığı şu namazın hatrına
Beni değil, n'olur, babamı bağışla!"

10 Nisan 2020 Cuma

In a Sentimental Mood

Bir vapurdayım belki
Sözlerimi unutuyorum, martıların suflesi can kurtarıyor
Geçiriyorum deftere
Okuyamıyorum bir an, yanımdaki mösyö sevgilisini öpüyor
Bir vapurdayım belki

Ateş başındayım
Şömineden mısralar fısıldıyor zihnimdeki şair
Caz söylüyor
"Şimdi, yaz vakti", dudağımdaki tebessümü yazıyorum
Ateş başındayım

Ben, hayata bayılıyorum

Dolaylı anlatım denemesi

Dişlilerin koşturmacası ve lokomotifin çığlığı.
Tutuşan gözleriyle yalvaran köleler, ağzı bağlı
Derisi yaralar kaplı, bileği bukağı.
Kondüktörün nazarı kavramış afakı,
Almış avucuna bıçkısıyla şekil vermekte,
Bir vaveyla gönlünde mazbut zincirle.
Kir ve pasın kesif kokusu,
Adamı zehirlemek üzere...
Kazan kaldırıyor fırın;
Köleler, tümden kusacaklar hakların'
Bir ateş topu artık lokomotif
Cehenneme gidiyoruz; cehenneme, en yakın!

8 Nisan 2020 Çarşamba

Miras

    O âşık olunası tebessümüne duyduğum nefret ne tarif edilebilir ne de değme bir ahbap bunu bilebilir. Kimse görmüyormuş gibi boğuluyorum nefretimde, çünkü kimse görmüyor. Cebimdeki on kuruşların yığını altında kalacaksın. Ben bir şaka yapacağım, anlamayacaksın...


Bir gün ben öleceğim ve bu defterler karıma miras kalacak,
ölü bir adamın defterleri olarak.

Ciğerlerim ihanet ederken bana aklıma bu satırlar gelecek
ve bir şiir son kez söylenecek

Belki dostlarım, yanımda, son kez ağlayacak uğruma,
iki damla yaş düşecek yatağıma.

Gözlerini silecekler sonra, kalkıp devam edecekler yaşama,
ölü bir adamın dostları olarak.
Bunlar, yalnız bunlar olacak!

29 Mart 2020 Pazar

Hırsa Dair

    Hiçbir şeyin en iyisi olmak zorunda değiliz. "En iyisi" kompleksi, hayatın dokusuna aykırı. Her şeyi başaracağımız, en ufak şeyleri bile rekabete çevirip birinci olacağımız bir şey değil hayat; iyi okullara giden, iyi çevrelerde büyüyen, zenginzadelerin "kazandığı" bir şey değil... Neden biliyor musunuz? Çünkü kazanacak hiçbir şey yok! En çok çalışan, en etkili insanları tanıyan vesaire vesaire avantajları olan insanlar; hayatı kazanmıyor.

    Bir yarışta değiliz. Etrafı yeşille, göğü maviyle bezeli bir ormanda; bazen taş bazen toprak bir patikada yürüyoruz. En hızlı koşan, yalnızca en önce varan oluyor sona... Zamanımızı depar atarak, ciğerlerimizi zorlayarak geçireceğimize manzaranın keyfini çıkarmalıyız. Belki birkaçımız patikanın etrafına bir iki fidan diker veya taşları temizler ayağımıza takılan; şükreder bizden sonra gelenler, daha rahat yürürler. İsteyen de kendince yürür aheste aheste, kimseciklere karışmaz.

    Keyfince yaşamak lazım yani hayatı. Nâzım gibi "ciddiye almalı” hakkını vere vere yaşamalıyız. Sonuçta bizler toprak değil, yıldız tozuyuz. Ve yolun sonuna erdiğimizde, buluşacağız başladığımız yerde...