Que voulez-vous ? La porte était gardée
Que voulez-vous ? Nous étions enfermés
Que voulez-vous ? La rue était barrée
Que voulez-vous ? La ville était matée
Que voulez-vous ? Elle était affamée
Que voulez-vous ? Nous étions désarmés
Que voulez-vous ? La nuit était tombée
Que voulez-vous ? Nous nous sommes aimés
-Paul Éluard
Elhak midem bulandı Sabahattin Eyüboğlu'nun tercümeye yeltendiği güfteden Zülfü Livaneli'nin yaptığı bestenin alaturkalığından. Türk solunun kahrolası dağ havası ve yörük isyanı tapınısı... Ben Türkçe tahsil görmüş bir Türk ozanı olarak şiirin şiir için olması gerektiğine ve böyle ülkülerle sulandırılmaması, dahası kirletilmemesi, gerektiğine inanıyorum. Orijinal şairin hayat-ı şahsiyesinde nasıl bir sosyopolitik tavır takındığını ve bu şiiri yazarkenki tefekkürü ve niyetini tamamen konu dışı buluyorum; zira şiir, yazıldığı anda şairinden kopar ve münferit bir unsur-u yekta olarak mecvut olmaya başlar. Öyleyse, müsaadenizle, böylesi muttarit bir forma böylesi müteharrik bir ihtiva sığdırmayı beceren şairin elimizdeki eserini hakkıyla Türkçe söylemeye çalışalım:
N'olacaktı? Kapılar tutulmuştu.
N'olacaktı? Etrafımız sarılmıştı
N'olacaktı? Yollar korunmuştu.
N'olacaktı? Şehri tümden almışlardı.
Ne var yani? Aç ve muhtaçtı.
Ne var yani? Silahımız alınmıştı.
Ne var yani? Çökmüştü gece.
Ne var yani? Seviştikti sadece.
-Traduit par Vurgun.
Tercümeye dair birkaç kelam etmek gerekirse söylemek istiyorum ki öyle kafanıza göre bir şiirin formunu alaşağı edemezsiniz beyim! "...'dan mülhemdir" diyerek bir arz-ı itibar ettikten sonra kendi şiiri olan bir başka şeyi yazabilirsiniz sadece. Bunun dışında tercüme ile Türkçe-söyleyiş arasındaki farkı takdir ve ikincisini tatbik edebilecek ozan sayısı Türkiye'de hiç de ciddiye alınacak miktarda değildir sanıyorum, hele bu ozanın kaynak lisanı layıkıyla bilmesinin müşkülatı da ortada olduğu hâlde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder