7 Mart 2023 Salı

Tegayyür

     7 Mart 2023 Salı: Sosyal medya varlığımı da hemen hemen izale etmemle burada kimsecikler kalmadığından emin gibiyim. O yüzden gelmeyin bir şeyler anlatayım:
    Bugün LinkedIn profilimi toparlayacak oldum -malum mühendis adamız, bir işe falan da ihtiyacımız olacak önünde sonunda- fakat hızla fark ettim ki hiçbir makbul fotoğrafım yok. Makbul fotoğrafım genel olarak yok. Buna dair uzun laflar edilebilir fakat ne kafam güzel ne de sesim buğulu. Şu karalamalar ne yaptığını bilmeyen bir nevresidenin bilinç akışını toparlayamayışını yaldızlamakla tekebbüründen başka bir şey değildir. 
-when the gilded words away, as all, only the pain remains-
    Üstüne kızgın yağlar döken adamları aşçısı yapmış, o surların tepesinde şarap içen meyus bir jeneral gibiyim yine. Çocuksuluğum bile yozlaştı, aciz bir çocukluk... Bütün kazanımların ardında acı kalıyor. Dostlarım olmadığından beri hatırlamıyorum nelerle alay edileceğini nelerinse şayan-ı tazim olduğunu. Oruç öldü; yetişemedim. Sevan ölecek; yetişemeyeceğim. Öleceğim; yetişemedi. anlamıyorum bu insanların aksanını. bu ne kibirdir! Ayşe Sultan öldü, sayfalarım buruştu. Çocuksuluğum sanırım mezarında kaldı onun. Yatmadım dizinde, eğilmesin boynum.
    Tanrı öldü; türbesinde dua ediyoruz her gün, yüzü suyu hürmetine. 


***

    Hayret ve nefret arasında sıkışıyorken ruhu, ikisinin de şemmesi görünmüyordu hâlinde. Yürüyüşündeki aksaklık tanışlarından uzaklaştıkça azalmaya başladı. Boynu eğik kaldı ama kamburu indi. Yüzündeki solukluk bile normale dönmüştü artık dairesine girdiğinde, kendisini görecek kimse kalmadığında, hissetmesi gereken şeyleri hissettiğini ispat edeceği kimse olmadığında etrafta. Hayret ve nefretle eziliyordu ruhu ve bunu kimseciklere göstermeye mecali yoktu. Ne önemi var daireye girerken ayakkabısını çıkartıp çıkartmadığının, hangi ve ne renk koltuğa çöktüğünün, postürünün veya odanın strüktürünün. "Yüzde bir kadar iyileşme şansı var." Lanet olsun doktorlara ve kahrolası tahminlerine. Ne önemi var kadının niçin hastanede olduğunun? Ha araba çarpmış ha kalbi sıkışmış ha yıldırım düşmüş üstüne... Yüzde bir sonuçta. Bir de beklenmedik üstelik! Ölümü hakkında çok önceden haber almış insanları düşündü. Yaşlıları düşündü önce, sonra bi' halt anlamadı yaşlıların kim olduğundan. Askerleri düşünecek oldu, sonra almadı memur aklı. Yeniden çöktü üzerine beklenmedik ölümlerin gussası. Aniden, hiç yeri değilken, sanki senaryonun hilafına -deus ex machina- ölüvermekten korktu. Hayret ve nefretle basıldı ruhu. "YÜZDE BİR!"
    Yukarı döndü gözleri. Gökyüzünden küçük işveler göstermekle yetinen plazasına buğzetti; tavanın buğulu beyazında aradı tanrısını. Şehrin alışıldık arka plan gürültüsü ve gözkapaklarındaki yıldızların kırçıllığının sükunet ve temizliğinde aradı günahını: Ataletini düşündü önce, pek ihtimal vermedi buna. Gazabını tarttı zihninde, cehennemin tanrısını gücendirecek gazaplar bulamadı içinde. Ekul hâllerini hemen geçti zaten. Haset... cümle-i asabiyesi harap olmuştu olmayanlara hasetinden. Peki şehveti, peki tamahı tanrının bizzat ruhuna ilka ettiği aşkından değil miydi? Bu kadar mıydı yani vakt-i merhunu. Ruhunda yanacakları tükenip kül dolu kof bir kovuk mu kalmıştı yani? Arayışının beyhudeliğini fark etti bir an. Kibriydi günahı, tabii ya! Nasıl da cüret etmişti bu hadsizliğe, hem de böylesine! 
    Hışımla kalktı yerinden; möbleler titredi suçunu keşfetmiş bir adamın temizlenmeye şitabının haşmetinden. Her koca adımda daha da açılıyor yüzü ve başka bir hayal geçiyordu gözünden: Artık nevzatları yıkamayacaktı papazlar! Artık günde beş sefer sulamayacaktı azasını imamlar! Sanki bütün dünyanın tekmil günahını tek başına ateşle talim edecekti. 

Sonra defterler
Sonra birkaç sicim benzin
Sonra birkaç salkım alev
ve felah için tanrıya geri yükselen 
            birkaç yumak günah
ve onların sabık bedenleri
            birkaç petek kül



    Telefonu tebşirden emin olarak açtı. Öyle güveniyordu ki duasının kabul olduğuna, temizliğine, yani öyle şaşırmadı ki aldığı habere, neredeyse sevinmeyecekti hattın diğer ucundaki hayret ve şetaret dolu çığlıklara. Başka hiçbir şeye yer bırakmazcasına doldu içine huzur; ne hayret, ne nefret, ne hikaye ve ne de şiir vardı içinde artık. Hazret ve halvetle inbisat etti ruhu. 








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder