16 Şubat 2023 Perşembe

Şubat, İki Şiirpare ve Musahabe

Mükemmel ve müşterek bir yetersizlik
Çocukluğum dünyayı anlamakta olan bir Avrupalı kibrinde kaldı
Ben çocukluğumda kalamadım
İhtiyarım dünyaya inanmış bir Arab’ın emniyetine bakakaldı
Ben ihtiyar olamadım
Mağrur ve hamiyyetli bir memleketsizlik
Babıaliden her şeyden habersiz bir çingene meyusluğuyla geçtim
İki oğlum harpte vuruldu
Kısrakları güvenli bir hayret mesafesinden seyrettim
Sürur şarka meyletti
Kül kokuyor nefesim
Utanıyorum bittiğim topraktan
Utanca kimler müstahak
Söz değil söylediğim
Tek yaptığım bıkkın sorular sormak 




Arayan gözler için bu şiirde bir geometrik yapı bulunabilir; fakat artık aramayışta gözlerim, işlerin böylesini sizlere tevdi ettim. 




Yumdum gözlerimi
Karanlıkta varlığını arıyorum, yoklayarak
Özgür ellerle!

Nabzımla taşıyor kulaklarım
Ağır aksak arıyorum varlığını
Karanlıkta
Saba makamında
Özgür ellerle

İnsan için insandan kaçan bir şitapla, nefesim kesiliyor zaman zaman. Yorgunluğumu arıyorum sanırım, bağırgılarımı arıyorum. Pek azsınız, siz elyazımı okuyabilen insanlar. Mutluluğu eğrilerimde arayınız. Aramayı bırakmayınız. Bir bakmışsınız gelmiş saatim. Bir bakmışsınız enkazımdan yalnız sayfalar çıkmış.





    Sohbet edelim mi biraz? Şaşırtıcı derece azaldı mecalim, öyle ki şiirin neliğine dair düşünmüyorum uzun süredir. Memleketimin güneşle yıkanmış kıyılarını düşünüyorum karanlıkta, fakat ışığı açınca sıkılıyorum bu düşlerden. Düşüncelerden düşünecek oluyorum ancak kibirli bir ses kibrimi küçümsüyor zihnimde. Saatimi kurdum sonunda, bir zamandır bozuktu tamamen, ekseriyetle yanlış konuşuyordu. Gerçi kadranındaki kırıktan görünmüyor bazı bazı ne anlattığı, bir şekilde buldu yani söylediklerinin her daim doğru olmamasının bir yolunu. Onu da öyle sevdim, sorun değil. 
    Yeni küfürler öğrendim. Hissettiririm belki sonraki yazılarda ama hayatın yazıma dokunmamasına uğraşıyorum normalde. Yazıya hiçbir şey dokunmamalı, yoksa faş olur yalanlar. Ne kötü var ki yalanlarımda? Her taraf yalandan haberdarsa hep beraber tebessüm edebiliriz bence kara kızıl bir dünyada. Hiç istiskal etmeyin sofiliğimi, zahitliğiniz güldüğünüz o her komik olmayan şeyden gayet belli. 
    Şimdi belki kalkar giderim. Denizi beğenmem ama tuzun cildimi çekiştirmesini severim. Rum şiveli bir aşk yaşar, sarhoş olup dağ havasını överim. Küçükken bir vadinin iki cephesinde birbirine gösteriş yapan iki ordu hayal ederdim; şimdi zelzeleyi haber alan bir çocuğun kaybetme korkusu her şeyden daha gerçek, her şeyden daha dehşetli gözümde. Fakat korkan bir anfandan daha dehşet verici tek şey, korkmayan bir nevreside. Bembeyaz yanakları, dalga köpür saçlarıyla kaynağı nedir o her rengin, teşkil ettikleri kara gözlerindeki kesafette?
    Şimdi belki kalkar doğarım. Unuturum içimdeki bu yoğunluğu. Ve damla damla sızar dijital ekranlara bir iştiyak yani bir hayranlık şeklinde. Ah asırların ve binyılların ne kadar da muvazidir haşmeti! İşte bundan bahsederim gündüz-düşü-sohbetlerimde. Öylece doldurur içimi hikmet, muhabbet, muvazenet ve kudret. Evet, gereklerden uzak bir absürtle, böyle olması gerek!







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder