28 Ekim 2023 Cumartesi

bunun okunmasını tavsiye etmiyorum

    Yaşamakta zorlanışımın ne anlamını anlatabiliyorum kimseye ne de şeklini. Yazmayı da mümkün görmüyorum bu hissi fakat denemek zorundayım. Bir cebir hâlinde bu bahsettiğim zorundalık hâli: Çocukluktan gelen terbiyemin ve içimde, en özümde bulunan inançların ve itkilerin (ya da bu durumda "tut-ku"ların mı demek lazım bilmiyorum) bir sonucu olan bir cebir. Yani ki konuşur gibi, benzer bir bilinç akışıyla fakat sadece cümlemin insicamını takip etmek terbiyesini koruyarak anlatmaya çalışmak durumundayım bu kaburgalarımın sıkışmasındaki mecazsızlığı. Fakat bu zorunluluğa dair şu son lafı edeyim: Öyle bağlıyım ki hâlâ inançlarıma, bu zerrece müslimce değil bende ama, olduğum kişi hâlinde başıma kendi elimden kötü şeyler gelmesi çok uzak ihtimaller, zira birçok siboplar mevcut beni kurtaracak. Ve işte o siboplardan biri bu anlatmak işi. 

    İnançlarımdan bahsetmeliyim belki de: Öncelikle henüz, yani şu yirmi ikinci yaşımı beklediğim günlerde, dört beş sene falan yaşamış olduğuma inanıyorum. Bu inancın sebebi bu yazının amacını aşıyor fakat sonucu şu ki olur da yirmi sene daha hayatta kalırsam şimdiye kadarkinin dört misli daha yaşayacağım var. Bu, müthiş değişimlere, aklıma uğramayacak ihtimallere kapı açan bir oran. Bu tebeddülatın imkanına inanıyorum yani. Ayrıca dört sefer daha yaşayacak imkan varken bunu bir kenara koymak tek taraflı olarak hakkım değil. Sonuçta benim kimliğimin devamı olsalar da gelecek benler benden başka şeyler ve onlara karşı bir sorumluluğum var. Bir insanın varlığını görmezden gelmekten ibaret olan "ghosting" kavramından bu kadar midesi bulanıp insanın insana yapabileceği en ahlaksız şeylerden biri olarak bunu görürken kendi gelecek benliklerimin varlıklarına dair ucu keskin laflar etmek haddime değil. 

    Yani değişeceğine inanıyorum bir şeylerin, daha doğrusu değişebileceğine, ve şu anda iddiamı değişeceği yönünde oynuyorum. Peki bir şey olsa da emin olsam hâlimin değişmeyeceğinden; otuz iki yaşında da, kırk iki yaşında da, elli iki yaşında da (o yaşın "gerekliliklerini" karşılamaya devam ederek) hayatımın şu ankiyle aynı olacağından emin olsam; bu ortalamanın gayet üstündeki imkanlarla yaşadığım muhteşem hayatın aynı şekilde devam edeceğini kesinkes bilesem; özgürlüğümün hiçbir cebirle kirletilmediği ve finansal, fiziksel, siyasal, kültürel bütün sınırlardan azade bir esaret tanımazlıkla telezzüz ettiğim hayatımın benim önemsediğim özelliklerinin değişmeden aynı şu anki gibi devam edeceğini yakinen bilsem devam edebilir miyim yaşamaya?.. Bunun cevabını kesinkes bildiğimi söyleme imkanının ruhumda gerçekten de mevcut olduğunu bilmek, işte bu öyle korkutuyor ki beni...

    Belki de bu hipotetik cümleyi kekelemeden telaffuz edebilmektir benim "yaşamakta zorlanıyorum" derken kastettiğim şey. Belki de dehşetleri nörofizyolojik nöbetlerimi aratmayan tutulmalarım tam da bundan neşet etmektedir. İşe yüzeysel bakacak olursak öyle değil tabii: İki esrik laf ederek sizi bile ikna edebilirim hissettiğim aşkın gerçekten de nabzımdaki teklemeleri gerekçeli kıldığına! Allah aşkına bakın şu güzelliğe... Sesimin titreyişini görmediğiniz, şirin entonasyonuma ve hayran bakışlarıma aldanmadığımız (aman işte söyletmeyin, ağlayışlarımı duyamdığınız) mısralardan tahayyül ediniz şu söylediğim şeyi ve hak vermeyiniz bana eğer elinizdeyse!.. Onun bir katre aşkı için bütün hürlüğüm feda olsun! Bir avuç çöl şaşkınından dünyanın en yüksek medeniyetini yaratmış bir övünç ve kıvançla sarayım tesettüre defterlerimi ve yalnız onun kulacıklarına çarpmakla gerçekleşsin vezinli sözlerimin özgürlüğü! 

    Hayır, bunun imkansızlığını ima eden her şeyden elimde benzinle nefret ediyorum. En pis, en çiğ, en işlenmemiş tabirlerle ifade etmek hissediyorum bu pis, çiğ ve işlenmemiş hissi. İstemekle olmuyor, bunu biliyordum zaten ve hiç beklemedim. İnanmakla olmuyor, bunun ihtimaline her zaman bir noktada inanmak istedim ve hâlâ istiyorum (hem anneannemde bir sefer işe yaramıştı bu) ama inanmak istemek hâlâ kâfir ediyor insanı! Çalışmakla olmuyor. Buna tahammül edecek şeyler yok benim havsalamda. Bunu asla öğrenmedim büyürken. Çözülmesi mümkün her sorunu aşacağıma dair içimde kesin ve lekesiz bir inanç var. Her ama her şeyi çözebilirim, hatta bunu çocukça kanıtlama çabasına dahi girebilirim yaşayabildğim bir günde bana tesadüf ederseniz eğer. Fakat bu benim çözemediğim ve görünüşe bakılırsa çözülmesi mümkün olmayan bir sorun. Ben bunu çözmeyi öğrenmedim. Eklemlerimi dişlemekten başka bir şey gelmiyor elimden, allah kahretsin! Bu çığlığın çiğliğinin hiçbir değeri yok, allah kahretsin! Hiçbir duam alaka görmüyor, şu beddualarım dahil; allah kahretsin!..

    Bunu çocuksu, yok, çocuksu değil, aptal ve toy bir yakarış addedin, ey, benim tanınmaya değer bir insan olma ihtimalim yüzünden buraya düşenler. İkna edemediğim insanlara katılmanızda hiçbir sakınca görünmüyor sizin de, zira etrafındaki herkesin mümkün olan en iyi hâlinde olduğundan emin olmak dışında kalbinden bir emel geçmediğini söyleyen bu herifin vaatleri hiçbir yere varmayacak gibi görünüyor. Herhangi bir emeli hiçbir yere varmayacak gibi görünüyor. Bu herif, büyürken öğrendiği değil ama gördüğü şeylerden olarak, yaşayamıyor gibi görünüyor. 

    Sallantıda umudum. Ve bu umudumdu, düşecek yerim. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder