25 Kasım 2023 Cumartesi

İnsan ölüme doğrudur

Nefesimde dahilimden bir duman
Haricimde bir sehab-ı dekadan
Şehrin şu saf sessizliği çağırırken uzaktan
Ekstremitelerimde gayri munis bir feveran!

Maveradan öğrendiğim ritimle vurur kalbim
Parmak uçlarımsa edna dansa esir
Ondan ki takibi imkansız göz bebeklerim
Yine parmak uçlarım gibi halas napezir

Şiir ve hendesenin mansubunda meskun
Çeperleri yosun tutmuşum
Cera ma cera ve harç olduğunda
Toprağım bari mümbit olsun.

***

Ben böylesi taşmakta iken hayatla
Büyük bir şair gibi, eksik kafiyelerle
Bitecek mi her şey öylece
Daha yirmi bir yaşında?

Belki haklı çıkar babam
Ne kadar alır onu anlamam?
Belki ikna olurum şimdi hemen
Eğnimde gençliğim
hayat yan cebimden düşerken
daha dün yirmi birimden çıkmışken

***

Mutluluğum benim bir düştü gördüğüm
Korkarım ki uyanacağım bir gün

***

This is a man's world, doğru!
Destime dünya sığdı yani
Fakat bileklerimde akan kan
                            sana doğru
***
Muhterem bildiğim lisanlarda
İki gözüm çare değil yalnızlığa
Öyle derinlikle bakmadığımda
Daha, daha yakınım Tanrı'ya

22 Kasım 2023 Çarşamba

Homage to Footnote to Howl

Bir bar sahnesinde, hayal ettiğim, sabırla dinlendiğimi
-Ki birazdan indirileceğim yerimden cebirle
Batılı tarzda, kibar bir cebirle     ve ellerimde çenem veya pare pare saçlarım-
ne kadarına dilim döndü, sayıkladıklarım        var mıydı aralarında gerçek saydığım
    hayır, hayır bu akşam pek saymadım
Ama oturduğumda fabrikanın dışında merdivenlere
    Artık elimde değilken yani boş bir mikrofon stansı     ve bir bok varmış gibi yüzüme çakılmamışken ışıklar        bittiğinde gösteri 
Yine çoğalacak tekilliğim
Sokakta görüp ismini bildiğim    hiçbir piçe selam vermeyeceğim
Soğuktan kollarıma kaçan bir kediyi işmarla bahane edip atkılı kadınları görmezden geleceğim
Bu sokakta insanların sanrılarını gördüm
Bu sokakta tanrıların ağlayışlarını anlattım
Bu sokakta kibirlendim, böbürlendim, yalanlar attım!
Bu sokakta anlayışlarımın ahmaklığını anladım.
Salınan servilere öykündüm, kavaklarla kabaklar sarmaş dolaştılar
            biri birine ittika ederek ara sokağa girdiler.
Bir sanrıya tutulup takip ettim,
    bıdı bıdı adımlarıyla sınavlarını düşünen, eve varınca ıspanağa yumurta kırmayı tasarlayan, haftasonlarını kuzenleriyle geçiren, amerikanca konuşup marksist geçinen     bir han'fendiyi
Elle avait l'air si gentille!
Bir sanrıya tutulup takip ettim...
Fakat yağmurla sokak aksi yönde aktı
Aksi yanında sokağın tekel sırasında çocuklar, sevgilisinin alkolünü kendisi ödeyen beyler, partiden önce prelenmeye çalışan kendi fakir ruhu özgür kızlar
    Aksi yanında sokağın     benim titreyen parmaklarım. 
Ve fabrika merdivenlerinde mağrur bir yorgunlukla oturmuyorum
    gurura dair şeylerimi şirincede bıraktım
Devam etti yağmur, devam etti insanlar        anlamadığım, dahil olamadığım        hayatlar     yaşadılar
Eve döndüklerinde izledikleri şov hakkında neler konuşacaklarını düşünerek içtikleri biraları arasında, ara ara, beni buldu bakışları    "Yazık yahu çocuğa"
Bu türlü bir sürü bullshit'le devam etti macera
Oldu olan, cera ma cera
Ner’de ben, ner’de dünya
Eyne’s sera ve’s süreyya
Ah, ave Maria!
Ave mi madre    
Ave damla    Ave sude    
Ave sabık biraderim ege
Ave ceaser by whom all the oaths are sworn
Ave İsa for whom governments are thrown
Ave Mohammed whose name should not be uttered
Ave the Nameless by whom my mind is cluttered
Ave mi padre, ki bu şiiri ona açıklayamam
Ave suicidium 
Ave    silentium
Ave türkçe
Ave    merhaba    bir daha
Ave çocukluğum










    

3 Kasım 2023 Cuma

.

İskelede buldum onu sonunda
Bedeninden sağlık sızıyordu genç yaşında
Kıpırdamadan içinde büyüdüğü denizi seyrediyordu
                                    ve içinde seyredenleri
Öyle bir denizde seyrediyorlardı ki
                                    sahilinde o
                                                arkasında ben
Elimi omzuna koydum, biliyordun tanındığımı
Değişmedi hiç duruşu
Biliyordum hazır olduğunu
"Korkma" dedim sesimin titreyişini gizleyerek
Gizlediklerime güldü
İzledim iplerle olan samimiyetini
Halat ber halat, yersiz bir talakat
Bildiği dilden mırıldandım dualarımı
Bu kayığa yersiz o düğüm, ilişmiyorum selasetine
Hâlâ konuşmadı hiç, herkes kendi işinde!
"Yeter açıldığımız, artık dönme vakti"
"Belki Babil'de" dedi
"Dişlerinle söyle" dedim "Titrek dişlerinle!"
Azamız maruz yalnız soğuğa
Konuşsak dilimizde korlar, konuşmasak batında
İki mısralık söyledim, mevsim uygun değildi artık
Faş edecek oldu sırlardan o da
                                yok fakat öylesi bünyesinde
İki oktav sustum, tanımıyoruz artık suları
"Korkma" dedim "yeni bir şey yok
"Tut nefesini
"Zaten çıtırdayacak kaburgaların
"Bu cebre yıllarca nasıl dayandın?"
"Kapat gözlerini, görüşünde gerçekler kalsın"
Dalgaların telatumunda duyuyorum yalanlarımı
Dibe doğru ilk kulacı ben attım!
Yarışıyoruz artık beni hızla takip etmesiyle
Hızlanıyor nabzımız çocuk gibi, işte yine oyundayız
Hayır, tek taraflı bir fesih bu, isterse damarlarımızdan gelsin
                                                isterse kan akışımdan işiteyim
                                                yalanları artık duyamayız
Yakaladı sonunda bileklerimden
Göz göze geldik son anda
Yanaklarımızda koşuşkan veletlerin kızıllığı
Ve ciğerlerimizde nabeca tuzla
Huzurla kısıldı göz bebeklerimiz, etrafı kızarırken
Tebessümünün kıvrımından aldım cevabımı:
                                            "Belki Babil'de"
Sonra nabzımız azalıp hareketimiz yavaşlarken
Dudaklarımızdan son kabarcık kurtulduğunda
Açıldı birden gözleri!
Dehşetle,
Esefle...