17 Temmuz 2023 Pazartesi

Kamus Çalışmalarından

    Burada paylaşmam gerekmeyen sebeplerden ötürü görece yoğun bir şekilde Kamus-i Türki ile meşgul olmak durumundayım şu sıralar. Bir akşam oturup örnekleriyle anlatmak lazım bu sözlüğün neden bu kadar abidevi bir eser olduğunu fakat şu an roman gibi okuduğum bir kamus olduğunu söylemekle yetinelim.

    Aşağıda Z harfini okurken aldığım bazı notlar bulunuyor. Elimde latinize versiyonu olduğu için dizgisi farklı ama zaten belli bir sıra beklememek lazım:


    zaviye kelimesinin tesniyesi olarak zaviyeteyn de verilmiş. Ortada şaz bir durum yok. Demek ki istimali çok yaygınmış.

    zir kelimesinin anlamı Sözlük'te verilmiş fakat zeber mevcut değil.

    zemin: "Nev-zemin bir şiir" cümlesi "tarz, eda" anlamlarının, "Bu zeminde bir şey yazmalı" cümlesiyse "meal, mefhum" anlamlarının örnekleri!! Ayrıca "zemin ü zaman ile" --> "münasebet düşerek"

    zencebe: Frenkçesi Tournure olan meretin ismiymiş ki dilimizde müstamel olmamasına rağmen "bizde başka bir adı olmadığı için bunu kullanmak lazım" imiş. Yürü be üstat, kadınlara mabadlarını büyük gösterecek şeyin adını da sen öğret.

    zü: Bu maddenin sonunda "Arapça terkipler çok uzun, buna bir yol bulmak lazım" diye bir bahis var. Verilen örnekler ilginç ama: "'zü'l eyadi'l erbaa' demeyelim de 'çar-dest' diyelim" diyor. Ulan "dört elli" diyelim??

    zühul: dalgınlık veya iş çokluğu sebebiyle yanılıp unutma
müzahrefat: süslemek kökünden gelip sahte boya, yaldız anlamlarına geliyor ki dilimizde genel olarak çerçöp, pislik, süprüntü anlamlarına da geliyor

    sayvan: sayeban'dan muharref. Her türlü güneşlik anlamına gelmekle beraber özel olarak çiçeklerin "şemsiye"lerine de denir.

    mücamaa: cinsi münasebette bulunma ki tam gavurların intercourse dediği bağlamda kullanılıp cima kelimesinin kubhundan kaçınılması hoşuma gittiğinden aldım.

    mücamele: cemal'den geldiği açık olup karşılıklı iyi ve güzel muamelede bulunma demek ki bilhassa mücamele-i düveliyye terkibindeki "devletlerin iyi ilişkilerini sürdürmesi" anlamı hoş.

    zifos: Rumcadan mehuz olup bu kabilden hemen her kelime gibi sokağa dair olan anlamı "yerden sıçrayan çamur" olarak verilmiş, ki allahım ne güzel laftır yani. "Üstüm başım zifos!"

    zıyk: dat harfinin kahrolası yapısı yüzünden bunu dıyk diye okumak da mümkün fakat bana bu telaffuz daha uygun geliyor. Anlamı basitçe "darlık, daralma" olsa da dıyk-ı maişet: geçim darığı, sıkıntısı ve dıyk-ı nefes (sadr): nefes darlığı gibi örnekler ne kadar yararlı olabileceğini gösteriyor.

    piramen: çevre, etraf demek. Tevfik Fikret'in içime ilka ettiği bir farsi-perestiş yüzünden çok beğeniyorum böyle kelimeleri. "Kaçar pirameninden bulmayıp bir lahza istikrar"

ihtisar: Kısaltma, anlama zarar vermeden ayrıntıları çıkararak anlatma; matematikte sadeleştirme. "ihtisaren anlatmak" "kısaca anlatmak"tan daha manalı bir ifade sanıyorum.

    zerk: Bu kelimenin enjeksiyon anlamını yalnızca 20. asırda kazandığını ve bu zamana kadar asla bu manada kullanılmadığını öğrenmek beni çok şaşırtmıştı. Kamus'ta anlam olarak sadece "riya" verilmiş, ki Arapçanın hayide tabiatından kaynaklanan bir tesadüften ibaret.

    zend: Hayide tabiat derken kastettiğim şeyin muhteşem bir örneği. Lügatte ilk karşılığı "çakmak" ikinci anlamı ise "bilek kemiği"... ULAN NE ALAKASI VAR BUNLARIN?!!

    enek: Sanırım bu kaydın ilk Türkçe kelimesi. "Yanağın çeneyi örten alt kısmı" demek. Üf üf de üf yani, bu kabilden kuytu köşe anatomi tabirlerine bayılıyorum.

    zefir: Nefes verme olup şehik mukabilidir. "Şehik ü zefir" nefes alıp verme demek. Bunlar lazım olursa diye bir depoda saklanması gereken kelimeler, ki Mehmet Akif'in de bildiği sözcüklerden yani o kadar yabancı da değil.

    harikzedegan: Evi, barkı yanmış olanlar demek. Bunun ayrı bir madde olarak alınması İstanbul tarihine dair bir şeyler söylüyor ancak şair adamım ben, beni bağlamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder